NEDEN Mİ YETERİNCE İYİ OLMAK?
Başka bir deyişle bireyin kendisine hata yapma özgürlüğü verebilmesi…
Psikanalizde yeterince iyi anne
olma deyimiyle ifade edilen kavram yine insana dair konularda, hissettirdiği o
rahatlatan yumuşacık duygulanımıyla benzer anlamlarda kullanılmakta. Bana da
iyi gelen tarafı bu oldu blog ismimi seçerken, bir bakıma bir yaşam felsefesi
gibi ruhuma iyi geldi…
Bildiğiniz gibi insanın
varoluşundan beri sürdürdüğü ‘Ben Kimim?’ sorusunun serüveni, insanın anlam
arayışının Öz’ünü oluşturuyor esasında. Bu anlamda Rogers’a göre birey bu
süreçte olmak istediği kişiyi zihninde belirleyerek bir tür ideal ben algısı
oluşturuyor. İdeal benlik, kendimizden umduğumuza ulaştığımız takdirde çok
değerli hissedeceğimiz benlik kavramı. Gerçek benlik kavramı ise, kişinin
gerçekte ne olduğunu açıklıyor ama sözün özü ruh sağlığı bu iki benlik
arasındaki tutarlılıkta dengesini buluyor.
Çoğumuzun farkında olduğu gibi
özellikle sosyal medya yaşamımıza girdiği andan itibaren, bazıları için ideal
benlik, kişinin kendi tutarlılık yelpazesinden çıkıp başkalarının ideallerini
üzerlerine giyinmeye dönüştü. Özdeşim sağlıklı ve tutarlıysa sorun yok ama elin
ideali kendi ruhunun proporsiyonuna uymayınca vay halimize… Sadece sosyal medya
da değil tabi mükemmel kadın, mükemmel erkek, mükemmel vücut ölçüleri, mükemmel
ebeveyn gibi ifadeleri pompalayan her türlü yapı vurguladığım ve tabi bu
popülaritede büyüyen çocuklarımız, gençlerimiz…
Konu çocuklar, evlatlar, gençler
olunca biz büyükler çokça şeyler anlatmak istiyoruz onlara haliyle. Ama
yollarını onlar çiziyorlar ve biz ancak doğru bir rehberlikle onların yollarını
daha verimli bir hale getirebiliyoruz.
Aksi takdirde çatışmalar başlıyor. Empati, iletişim hakkında yazacağım değerli
kavramlar ancak şimdi ve buradaya döndüğümde aslında bütün hikaye bireyin
kendini tanımasıyla başlıyor ve kendini olduğu gibi kabul etmesiyle devam
ediyor. Ama anahtar kavram farkında olmak…
Farkındalık kelimesi de sıkça
kullanılıyor artık bir de AN’da olmak… Çok derin sözcükler öyle değil mi hele
ki gerçekten bu derinliği deneyimlemiş kişilerin ağzından ya da kaleminden
döküldüğünde. Esas farkındalık, yeterlilik ve sınırlılıklarımıza dair olanlar.
Hiç de kolay değil aslında yüzleşmek ve kabul etmek. Her şeyden önce istemek ve
psikolojik olarak hazır olmak gerekiyor. Tabi ki herkesin kendisine ilişkin
sonsuz fikri var ancak kör noktalarımızda ilerlemek farkındalığımızın en önemli
pusulası.
Yeterince iyi olmaya döndüğümüzde,
kişi öze yolculuğunda ve hayatın getirdiklerinde kendini tanımayı, farkındalığı
ve sahip olduklarına teşekkür edebilmeyi rota olarak belirlerse, çok daha
dingin ve dengeli hissediyor. Bu duyguyu, hayatında olmasını istediği bir durum
için ya da kendisine dair geliştirmeyi istediği noktada eyleme geçebildiğinde
huzurla taçlandırıyor.
Peki bu kadar kolay mı?
Tabi ki değil…
Ama biliyorum ki bu blog ilginizi
çektiyse ve bu başlığa takılıp içeriye bakmak istediyseniz siz zaten kendinize
dair anlam arayışının çok tatlı bir kertesindesiniz. Tabi ki yaşamın inişli
çıkışlı ritminde zaman zaman dengemiz bozulduğunda objektif bir uzman
bakışından faydalanmak oldukça lezzet katar hayatımıza, yaşam kalitemizi
arttırır. Ancak kendi kendimizle kaldıysak ve kolları sıvadıysak biraz daha
yaşam konforu için, mükemmel diye bir şeyin olmadığını aklımıza yazarak,
kendimizi ve bize dair ne oluyorsak severek, kabul ederek büyük resmi çok daha
iyi bir açıdan görebiliriz.
Hayatınızdaki engebelerin problem
çözme becerilerinizi geliştirmek için bir fırsat olarak görmeniz ve kendinizin
yeterince iyi bir versiyonu olma serüveninizin bol köpüklü kahve gibi keyifli
olması dileklerimle…
Psk. Dan. Burcu KÖSE
