PSİKOLOJİK SAĞLAMLIK VE YEŞİL
MİNİK CANAVAR
Merhabalar…
Bu akşam bol köpüklü kahvemi
içerken salgın hastalığa ve psikolojik sağlamlığa dair hislerim ve deneyimlerim döküldü
kalemimden. Keyifle okumanız dileğiyle…
Yeni yılı karşılamaya
hazırlandığımız günlerde, 2019’u tamamlarken bir yarasa yemek eylemiyle özdeş
hayatlarımıza dahil oldu yeşil minik canavar. Kendi adıma, tam da yeni yıla
dair motivasyon çalışmalarımı planlarken, hem bir yandan hastalananlara
üzülüyor hem de yarasa yenir mi diye içten içe iğrenip kızıyordum tabi o kadar
uzakta oluyordu ki bunlar hiç üstüme alınmıyordum.
Çok geçmeden bütün dünyayı
esaretine alırken, bizler de hayatımıza bir anda giren maske, mesafe,
dezenfektan, hijyen, ekonomik zorlanmalar, home-office, uzaktan eğitim, sokağa
çıkma yasakları kavramlarına adapte olmaya çalışıyorduk. Tabi bir de doğal
mıdır yoksa laboratuvar üretimi midir diye sürekli virüsün çıkış kaynağına kafa
yoruyorduk.
Salgınla tanışmak herkes için şok
ediciydi. Kimileri bana bir şey olmaz diye direnç gösterirken kimileri kaygı
bozukluğunun içine düştü. Bir yandan bu süreç herkesin kendi dengesini
sağlayabilmesi için yaratıcı yöntemler geliştirmesini sağladı. Sanırım evde
ekmek yapmak açık ara öndeydi.
İlk döneme baktığımızda doğanın
insanlar eve çekildiğindeki muhteşem değişimini izledik, bizler de ektik biçtik
ve hepimize iyi geldi. Yeni normalde ne kadar ders almış olarak devam ettik
bilemem ama belli ki biraz daha yolumuz var gerekli dersleri almak için.
Dünya farklı bir yöne evrilirken,
vücudumuza girdiği anda bize neler yapacağını bilmediğimiz için, her ne kadar
yaş ya da sağlık öykülerine göre sınıflandırmalar yapılsa da, istisnaların çok
olmasıyla kafamızda tam oturmadı bu kurnaz virüs. Hatta bu günlerde ikinci
dalgasının daha yıkıcı olacağı ile ilgili öngörüler var ve tabi yine bu
öngörülerin tam tersini ifade edenler de.
Hayatımıza giren en önemli kavram
aslında belirsizlik oldu. Bir eğitimci ve ruh sağlığı çalışanı olarak, hiç bu
kadar suya yazı yazdığımı hissetmedim 21 yıllık meslek hayatımda. Sürekli bir
sonraki duruma hazırlık hali ve anlık değişim haberleri. Tabi hal böyle olunca
durum oldukça stresli ve kaygı verici.
Zorlu yaşam olayı olarak
belirlenen salgın döneminde, kaygıyla baş etmek ve psikolojik sağlamlık
kavramları yaşamımızın merkezine oturdu. Uzmanlar hep bir ağızdan dedik ki,
kontrol alanınızın dışına çıkan şeylere odaklanmak yerine yapabileceklerinize
konsantre olun. Yapabileceklerimiz kendimizi tanımaya ve hatta bu dönemde
yeniden keşfetmeye götürdü bizi. En çok da rahatlama yöntemlerine ihtiyaç duydu
vücudumuz, on-line olarak ulaşabildiğimiz her eğitim dikkatimizi çeker oldu,
yeni televizyon ekranımız sosyal medya canlı yayınları oldu çoğumuz için.
Her ne kadar yeni normale alışmış
gibi görünsek de, hepimiz her an her yerden çıkma ihtimali olan bu yeşil küçük
canavardan bir an önce kurtulmak istiyoruz. Hastalığı geçirip iyileşenlerin
deneyimleri bambaşka, onların paylaşımlarına hemen kulak kesiliyoruz bir
taraftan da yarınımızın belirsiz olduğu bu yaşam olayında ruh sağlığımızı
korumaya çalışıyoruz. İşte bu ruhsal denge meselesinde ‘Psikolojik Sağlamlık -
Yılmazlık’ kavramı anahtar bir rol üstleniyor.
Psikolojik sağlamlığın tanımına
baktığımızda ‘trajedi, travma, zorluk ve devam eden önemli yaşam streslerine
karşı adapte olabilme yeteneği’ olarak ifade ediliyor. Pozitif psikolojinin
çalıştığı konulardan biri psikolojik sağlamlık. Zor durumlar karşısında yeniden
ayağa kalkma ve toparlanma yeteneği olarak tanımlanıyor.
Psikolojik sağlamlığı yüksek
kişilerin öz kaynaklarının farkında olduğu; problem çözme, konsantrasyon ve
uyum yeteneklerinin gelişmiş olduğu; duygularını düzenleyebildikleri,
duygularının farkında olup onları bastırmadıkları ve başlarına gelen olaylarla
ilgili yaratıcı çözüm yolları bulabildikleri ifade ediliyor.
Salgın hastalık döneminde ruhsal
dayanıklılığı arttırmanın öncelikli yolunun psiko-sosyal destek olduğunu,
uzaktan da olsa sosyal çevreden beslenmenin gereğini deneyimledik hepimiz.
Evlerimizde yalnız kalsak da online bağlantılar ruhsal bağışıklığımıza iyi
geldi. Önümüzdeki günlerde devam eden süreçte yine belli rutinler belirlemek ve
bunları ailemizle dostlarımızla ilişkilendirmek bizi yeterince iyi kılacaktır.
Güçlü yönlerimizi fark etmek,
kendimizle kaldığımız anlarda daha çok yapabildiklerimizi keşfetmeye odaklanmak,
psikolojik sağlamlık adına bu dönemin en iyi hediyelerinden biri. Bastırdığımız
yeteneklerimizi keşfetmek, uzaktan da olsa sanat adına çalışmalar yapmak, yeni
bir dil ya da enstrüman çalmayı öğrenmek uzun süredir eksik uyaranla devam eden
bilişsel süreçlerimizi de destekleyecektir.
Durumla ilgili kaygımızı azaltıp
güvenimizi arttıran en önemli şey aslında aldığımız tedbirlerle bağlantılı.
Hijyene dair belirlenen ölçütlerde önlemlerimizi alabildiğimizde büyük bir
oranda güvenimiz artıyor ancak bunu destekleyen, gelen zamana pozitif bir bakış
açısıyla, umutla ve iyimserlikle bakmak. Çünkü tıpkı beden sağlığımızı ve
bağışıklığımızı korurken kullandığımız vitaminler gibi duygularımızı beslerken
kullandığımız yöntemler de bizim sağlamlığımızı belirliyor. Hele ki anne baba
iseniz, çocuğunuza model olmak adına ruhunuzun vitaminlerini aksatmamanız çok
daha önem arz ediyor.
Sözün özü, içinde bulunduğumuz
dönem oldukça cevval ve yaman. İnsanlık bir şekilde daha önceki salgınlarda
olduğu gibi bunun da üstesinden gelecek elbet. Ancak yarına kim kalacak dersek
eğer belli ki ruhsal bağışıklığını bedensel sağlığının gerisine ötelemeyenler
bu kaostan bir adım önde çıkacak.
Sağlıkla, umutla ve iyimserlikle
daha güzel günlere …
Psk. Dan. Burcu KÖSE
