AZI ÇOĞALTMAK
Harika
bir Cuma akşamındayım. Yoğun bir çalışma haftasından sonra seviyorum ben de
herkes gibi hafta sonlarını. Cumartesi-Pazar geç uyanışları, istediğim kadar
uzun süre kalabildiğim kahvaltı sofralarını. Eve mis gibi dolan kızarmış ekmek
kokusuyla kızımı okul telaşıyla değil de keyifle, doya doya öperek uyandırmayı.
Hani derler ya kahvaltının mutlulukla bir alakası olmalı.
Eskiden
ev işleri hafta sonumu bloke ediyor diye düşürdüm. Şimdi benim için bir arınma
buluşmasına dönüştü ev işleri, düzen ve temizlik. Yaş ilerledikçe sanki daha
lezzetli olmaya başladı yemeklerim, sevgimi hangi duygudayken daha yoğun
katabileceğimi keşfettim tencereme. Mesela o anda gergin hissediyorsam
gitmiyorum mutfağa zamanım varsa doğru ruh halim için erteliyorum, hemen
yapacaksam kendime birkaç dakika verip derin bir taze nefes alıp, sevdiğim bir
müziği açıp öyle giyiyorum mutfak önlüğümü.
Yorgun
bir haftadan sonra tazelenmek ne güzel bir dinginlik. Ne kadar yorulsak da
çalışmak ve üretiyor olmak önemli bir şükran sebebi. Ama yapıp ettiklerimizi
anlamlı kılan bundan keyif alıyor ve doyum sağlıyor oluşumuz.
İnsana
İyi Gelen Sözler’in 21. Kartı der ki:
Yaşamındaki bolluğu
nasıl nitelendirirsin? Zaman, para, arkadaş vs. hep zar zor bulduğun,
yetiştiğin şeyler mi hayatında, yoksa istediğin zaman duruyor mu hemen
oracıkta?
Kendimizi
gerçekleştirmek Maslow’un ihtiyaç listesinde en üst noktada. Fizyolojik ihtiyaçlar
en temelde, sonra onu güvenlik ihtiyacı ve ait olma takip ediyor. Bilme ve
anlama saygıdan hemen sonra geliyor. Estetiği de kendini gerçekleştirmek
tamamlıyor. Büyük resme baktığımızda zaten en üst noktaya gelmiş birey,
yaşamında özdenetimi makul oranda gerçekleştiriyor. Hayatınızdaki azlara bir de
bu açıdan bakmayı deneyin.
Ne oluyor da seni
az hissettiğin şeyin, çok olmasından alıkoyuyor? Hangi ihtiyacın tam tatmin
olmuyor? Aslında cevap dilinin ucunda… Söyle ve çözümü için eyleme geç. Unutma
tatmin edilen her bir ihtiyaç seni bir sonraki basamağa, sonunda kendine
götürecektir.
Bolluğun özü kendini
gerçekleştirmenin verdiği özgürlükte gizlidir.
Siz
ne dersiniz bu kendini gerçekleştirme meselesine?
Erken
yaşlardan itibaren ailemizin bize kazandırdığı cesaret bilinci ve yaşamın
içindeki deneyimlerimiz aslında ‘Ben Kimim?' i ararken hızımızı belirleyen en
önemli etken. Adımlarımızı, yönümüzü, stratejilerimizi, kararlarımızı önemli
ölçüde etkiliyor. Çünkü cesaret aslında korkmamak değil, korkuya rağmen adım
atabilmek.
Çocukluk,
ergenlik daha çok ailemizin, okulumuzun, sosyal çevremizin etkisinde kendimizi
bulduğumuz yaşlar. Yetişkin olduğumuzda artık ‘Ben’ kavramına ulaştığımız,
kendi kararlarımızı özgürce verebildiğimiz bir dönemdeyiz. Peki gerçekten o
kadar da özgür müyüz? Çünkü özgür olmak önce kendimizi tanımaktan geçer ama bu
kez tanımak fark etmek ailemizin sosyal çevremizin bakış açısıyla değil kendi
gözlerimizle kendimizi gerçekten görebilmektir.
Şansımız
varsa eğer demokratik bir ortamda yetişmişsek, inisiyatif alma şansı ve hata
yapma özgürlüğü verilmişse, cesaretimizin hızı da o denli artacaktır. Hayır
diyebilme hakkı vermişse ebeveynlerimiz, gerçekten duymuşlarsa, istek ve
ihtiyaçlarımızı, kendimizi ifade ediş biçimimiz o kadar güçlü olacaktır. Ailemizin
ve yakın çevremizin bize olan saygısını hissedebilmişsek en derinlerde, benlik
algımız da bir o kadar olumlu, özsaygımız yüksek olacaktır.
Yaş
ve deneyim bizlere güçlü yönlerimizi daha kuvvetli hissettirir, geliştirilmesi
gereken taraflarımızı bulmak ve üstünde çalışmak yine ebeveynlerimizin
desteklemesi gereken özgüvenimizle ilintilidir. Nihayetinde şişkin bir egoyla
değil de, berrak bir perspektifle devam edebildiğimiz sürece farkındalık
serüvenimize, hayatımızdaki çoklar artacak, ulaşabildiklerimiz çoğalacaktır.
Benliğimizle ideal benliğimiz arasındaki açı daralacak ve öz şefkatimiz
artacaktır. Az hissedişlerimiz olacak ama cesaretimiz bizi çoğaltma yolunda
motive edecektir.
Hayatımızdaki
azların, kıtlıkların temelinde aslında tatmin edilmesi gereken farklı
ihtiyaçlar vardır ve tabi kıtlık içinde olmamızdan beslenen ikincil kazançlar.
Tek başımıza keşfetmek her zaman kolay olmayacaktır, bir bilene sormak elbette
ki kolaylaştırır çözümü ama en doğrusu bilinçaltınızdadır dönüşümün anahtarı.
Sorun
kendinize, şu anda hayatınızda ne çok olsa kendinizi daha mutlu hissederdiniz?
Ne size kendinizi daha özgür hissettirirdi? Ne olsa kendinizi daha çok
gerçekleştirmiş hissederdiniz? Ne hayatınızı daha keyifli ve doyumlu kılardı?
Gerçekten de az mı hayatınızda doyamadığınız şey? Hedefinizi yoku çoğaltmak
olarak belirlediniz mi? Bu konuda kim gibi olmak isterdiniz? Danışabileceğiniz
birisi var mı? Peki ya siz az hissettiğiniz konuda kendinizi özgür ve zengin
hissettiğinizde nasıl biri olurdunuz?
Uzun
uzun üstünde durup, derinden verilmesi gereken cevaplar. Eğer bir ebeveynseniz
çocuğunun hayatındaki özgürlüğü ve zenginliği arttırmak için bir kez daha dönüp
okuyun üstteki paragrafları. Kendinizle ilgili ise sakın acele etmeyin,
hepimizin çoğaltmak istediği bir şeyler vardır hayatında ve minik minik adımlar
bizi çok uzak ve yepyeni yollara götürür.
Yol
sana tutsaklığını da gösterecektir, özgürlük çıkışını da… Azlığın sebebini de
gösterecektir, çoğaltmanın yolunu da… Sen yeter ki görmeyi, duymayı, fark
etmeyi bil, sezgilerine güven ve yola çıkmaya karar ver. Eğer bir yol arkadaşı
istersen, seninle yürümeye hazır biçimde bekliyor olacağım elimde kahvemle tam
da burada ;)
Sevgiyle
ve sağlıcakla…